1972'de James Good, Vietnam'da yakalanan son Amerikan askerlerinden biriydi. Yirmi yıldır Güneydoğu Asya'da bir çiftlikte tutuluyor. Bir öğleden sonra geç saatlerde, küçük bir uçağın motorunun kusursuz vızıltısını duyar. Bu onun hayalini kurduğu gündür. Kaplan kafesinden kaçar ve ormanda mücadele eder ve motorun sesini takip eden akarsular. Sonunda, o ve gözcü pilot birbirlerini görürler ve pilot, James'i alınıp emniyete götürüldüğü bir açıklığa götürür. Rüyalarında olduğu gibi, James kendini memleketinde bir sokakta yürürken, adamın oğluna ait kişisel bir eşyayı iade etmek için düşmüş bir yoldaşın babasını bulur. Daha sonra, James kendi evine vardığında onu karşılayan tek kişinin kardeşi Billy olduğunu görür. Karısının, aile işini sürdürmek için Billy ile evlendiğini ve sahip olduğunu hiç bilmediği oğlunu büyüttüklerini öğrenir. James, oğlu Chester ile tanıştığında, geçmiş, şimdiki zamanın fan kanatlarına doğru ilerliyor. Chester babasını ya da ona gerçekte ne olduğunu bilmediği için içerledi. James'in yolculuğu, insanın vazgeçme konusundaki isteksizliği ve ne pahasına olursa olsun hayatta kalma kapasitesi hakkında bir hikaye. James'in dersleri bize aittir: Eğer bırakmayı reddedersek, sebat edersek, unutmayı reddedersek, hayal kurmayı hatırlarsak her şey mümkündür.