Seth Warner ipinin sonuna geldi. Karısı iki yıl önce öldüğünden beri, dünyası kargaşa içinde. Umutsuzdur, kariyeri alt üst olmuştur, evi bile yıkılmıştır. Uğruna yaşayacak hiçbir şeyi kalmamış gibi görünüyor. İki yıl boyunca çektiği acıların ardından kafası karışmış ve öfkeli bir halde, nihayet gazabını New York'taki apartmanının çatısından Tanrı'ya yöneltiyor. Vahşi bir fırtınanın ortasında inandığı ve tüm hayatı boyunca onurlandırdığı tanrı tarafından neden ihanete uğradığını bilmek ister. Tanrı'nın yanıtı, Seth'in köpeğini bir yıldırım gibi yere indirmektir. Sınırlarının ötesine geçen Seth, yıllarca çektiği işkenceye İncil'deki On Emir'in her birini kırarak yanıt vermeye karar verir. Kayınbiraderi Rachel ile kalırken, huysuz muhabir kocası Harry'yi üzecek şekilde, sistematik olarak her bir emri tek tek çiğnemek için yola koyulur. Emirleri çiğnemekte doğal olan Harry, kariyerini ilerletmek için kullanma umuduyla Seth'in görevine çekilir, ancak sonunda Seth masayı çevirip Harry'yi bazı görevlerini yerine getirmek için kullandığında çatışırlar. Rachel ve Seth, inanç kriziyle mücadele ederken ve başarısız bir evlilikle mücadele ederken romantik bir şekilde birbirlerine çekilince işler daha da karmaşıklaşıyor. Kaçınılmaz olarak, Seth son ve en önemli emre gelir, Öldürmeyeceksin. Doruk noktasına ulaşan bir irade ve kurtuluş savaşında, Seth, Harry ve Rachel, Long Island'ın uzak ucunda şiddetli bir kasırga ile yolları kesişir. Montauk Deniz Feneri'ndeki bu kader karşılaşmasında Seth'in Tanrı ile ilk yüzleşmesini yankılayan gökyüzü ve deniz açılıyor. Bireysel olarak, her biri insan kontrolü dışındaki güçlerle yüzleşir ve daha da önemlisi, kendi yaşam seçimlerini ve kararlarını anlamalıdır. Tüm karakterler için hikayenin çözümü şaşırtıcı, mistik ve nihayetinde adil.