Henrickson, hayatını kaçak yaşayan, kötü şöhretli ve korkulan bir silahşör olan Frank Morgan'ı canlandırıyor. Yüzü ve gözleri, bu yaşam tarafından çok sertleştirilmiş bir adamı ortaya koyuyor. Ancak, içimizde hala tutku olduğunu çabucak öğreniyoruz. Kay Lenz'in canlandırdığı eski bir aşık olan Linda'dan onun varlığını talep eden bir telgraf alınca kadınını terk eder, atına biner ve hiç düşünmeden Linda'ya gider. Varışta, Linda'nın şimdi yerel genel mağazanın sahibiyle mutlu bir şekilde evli olduğunu öğrenir. Geçmişinden geriye kalan tek iz, Frank'in kızı olduğunu öğrenince şaşırdığı kızıdır. Kızı, elbette, Frank'i bilmiyor. Babasının kötü şöhretli bir silahşör olduğunu bilmesini istemeyen Linda, ona Birinci Boğa Koşusu Savaşı'nda bir kahraman gibi ölen kurgusal bir baba vermiştir. Frank, Linda'nın onu aramasının nedeninin romantik duygularla hiçbir ilgisi olmadığını çabucak öğrenir. Kocasını korumasını istiyor. Görünüşe göre kasabada bir banka soygunu girişimi olmuş ve yerel şerif ile soygunculardan biri öldürülmüş. Diğer soyguncu hapiste, asılmayı bekliyor ve Linda'nın kocası geçici şerif görevine atandı. Mahkumun bir kuzeni birkaç gün içinde hapishaneden serbest bırakılacak ve akrabasını hapisten çıkarmak için ne gerekiyorsa yapacağını açıkça belirtti. Linda'nın kocası, hesaplaşma başladığında kasabanın onu destekleyeceğine inanıyor, ancak Linda daha iyisini biliyor. Frank ona yardım etmeyi kabul etmedikçe öldürüleceğini biliyor. Hikaye, Frank'in Linda'nın ve yeni keşfedilen kızının sonsuza kadar ulaşamayacağı gerçeğiyle yüzleşmesiyle ortaya çıkıyor. Artık sevdiği kadına sahip olan adama yardım edip etmeyeceğine ya da sadece atına binip gitmeyeceğine karar vermelidir.