İnsanın doğasını yalnızca kilden ayaklarla değil, kilden bir yüzle de keşfeder. Duvarlar, koridorlar ve küçük odalardan oluşan renksiz bir şehirde, bir adam evinden işine, ardından bir bara ve bir şans eseri olarak açık havada uzaya, temiz havaya ve renge gider. Yol boyunca, çevresine uyacak şekilde yüzünü değiştirir, köpeğiyle etkileşime girer, iş arkadaşlarıyla tartışır ve bir barda dedikodu yapar. Onun çehresini değiştirmesi iki yüzlü bir doğaya işaret ediyor ve dışarıya adım atması gerçek kimliğinin nihai testini sağlıyor.