Bowery: Yüzyıllardır kelimenin tam anlamıyla New York şehrinin ana arterlerinden biri olmuştur: Broadway tiyatroları ve Fifth Avenue malikanelerine karşı cesur ve hayati bir kontrpuan. Geleneksel olarak nikel müzelerinin ve burlesk gösterilerinin kabadayı bir bulvarı olan bu cadde, 20. yüzyılın başlarında, flop evleri, misyonlar ve barlarla kaplı Amerika'nın en ünlü 'kızak sırası' haline gelmişti. Sadece birkaç on yıl önce, bu flophouse'lar toplumun uç noktalarındaki 25.000 erkek için gecelik bir sığınak görevi gördü: yoksullar, sefiller, ezilmişler; bazı alçaklar, ama daha çok şansları onları yüzüstü bırakan namuslu adamlar. Bugün sadece bir avuç eski çöplük kaldı, geri kalanı amansız bir şekilde yükselen bir refah dalgasıyla süpürüldü. Bu flophouse'lar farklı bir zamanın ve farklı bir şehrin son kalıntılarıdır ve Sunshine bunlardan biridir. Sunshine Hotel'de yetmiş seksen yılda hiçbir şey değişmedi. Adamlar hala, güvercin kümesleri adı verilen, 12' tavanların altında sadece 7' yükseklikte duran ve üzeri tavuk teli ile kaplanmış 4' x 6' boyutlarındaki bölmelerde uyuyorlar. Dar gri koridorlar çürük ahşap kapılarla kaplı. Her kapının arkasında bir adam ve bir hikaye bulacaksınız. Nathan Smith, Sunshine Hotel'in yöneticisi ve sakinidir. Yaklaşık yirmi yıldır Bowery'de yaşıyor. Nate, günlerini Sunshine'da, resepsiyondaki adıyla "kafes"te ya da odasında zincirleme sigara içerek, yazarak, hikaye takas ederek ve Bowery'den inmeyi hayal ederek geçirir. İlgi çekici ve kendini ifade eden bir adam, Sunshine Hotel'in ana karakteridir. Sunshine'ın diğer sakinlerinden birkaçıyla da tanışıyoruz: ordu gazileri, münzeviler, içki içenler, travestiler, filozoflar. Hayatın bu adamlara verdiği zararı görüyoruz, ama aynı zamanda Sunshine'daki hayatın zorluklarının nasıl belirli bir bilgelik, mizah ve dayanıklılık ürettiğini de görüyoruz. Bu gerçek hayat. Sunshine'ın her sakini bir erdem örneği ya da sıradan bir bilgelik pınarı değildir. Ancak, daha az talihlilerinden giderek daha az sorumlu hisseden, görünmez olma noktasına kadar insanlıktan çıktıkları bir toplumda, Sunshine Hotel'de bir gün, City'nin dokusundaki her telin bir parçası olduğunu keskin bir hatırlatmadır. bütün; ve sivil gelişim adına bu iplerden biri her kaldırıldığında, çok önemli bir şey kayboluyor.