1950'lerde Tunus'ta geçen 25 yaşındaki bir kadın olan Alia, doğduğu yere, annesi Khedija'nın, prens Sid' Ali'nin metresi ve hizmetçisi olarak çalıştığı bir prensin sarayına geri döner. Saraydan on yıl önce kaçmıştı, bu sırada çocukluğunun işkence görmüş anılarını gömdü. Prensin ölümüne saygı göstermek için yaptığı ziyarette, büyük ölçüde terk edilmiş sarayda dolaşır ve çocukluğunun ayrıntılı geri dönüşleri olarak temsil edilen bu anılarla yüzleşir. Cinsiyet ve sınıf farklılığına göre düzenlenmiş bir alanda annesinin cinselliği ve cinsel sömürüsüyle ilgili bir anlatıyı bir araya getirmeye başlar ve babasının kimliğiyle ilgili ısrarlı sorgulamasıyla yeniden uyanır. Geçmişini tartışırken, bir yandan da kendisinden kürtaj yapmasını isteyen sevgilisi Lotfi ile şu anki ilişkisini de ele alır. Film boyunca gelişimi, uyanışını, sarayda birçok kadın hizmetçinin yaşadığı, acı, çatışma ve belirsizlikle dolu kendi tartışmalı bağımsızlığına karşı yaşadığı cinsel ve sosyal kölelik geçmişiyle karşılaştırıyor.